En Mutlu An
Kişisel bir sergiyi ziyaret etme adına gittiğim kongre salonunda; Ahilik teşkilatını tekrar gün yüzüne çıkartmak adına yapılan bir fuarda buldum kendimi. Meğer takvime yanlış bakmışım da sergi bitmiş geçen günden. Merkezde işlerim vardı o gün, sırf sergi kapanmadan yetişebilmek için koştur koştur işlerimi halletmiştim. Katlı kravatlı adamların arasında dolaşmaya başladım. Her iki tarafımda da bankaların stantları vardı. Fazla yabancı kalıyordum ortama. Tam çıkmaya karar verdiğim sıra da alt katta esnafların olduğunu fark ettim ve hiç vakit kaybetmeden alt kata indim. Bakırcı Ahi, Tenekeci Ahi, Keçeci Ahi diye sıralanmıştı geçmişin göz bebeği şimdinin hasta esnafları… Fuarın ilk günü olsa gerek makam aracı ile doluydu kapı önü. Haliyle içeride de kim olduklarını bilmediğim ve insanların saygıyla önünde eğildikleri bazı adamlar vardı. Bu yüzden çoğu Ahi onlara mesleğini tanıtıyordu.
Bende tek başına oturmuş, turuncu saten yüzü olan bir yorgana iğnesini dikkatli ve tecrübeli bir şekilde ağır ağır batıran bir amcanın yanına gittim. Önce kendisinden ricam üzerine mesleğini anlattı bana. Ve çırak bulamıyor olmasından şikâyetçi olduğunun altını çizdi özellikle. Amca, 1957 doğumlu ve babadan miras olarak 1970’de başlıyor yorgancılığa, ogün bugündür de yorgancı olarak devam ediyor hayatına.
Kısa anlatımın sonunda kişisel bir soru sormak istedim kendisine ve memnuniyetle kabul etti. Haliyle sorduğum şey, “Hayatınızın en mutlu anı nedir?” oldu. Diğer insanlar gibi çok düşünmedi amca.
Yüzünde ki tebessüm epeyce genişledikten sonra “45 yaşında baba olduğum andır benim için.” dedi. Başka bir açıklama yapmama da gerek olmasa artık…