Eski Bahçe - Eski Sevgi
Geçenlerde bana, kitap okuyor musun diye sorup ardından sana da kitap okuyor musun diye sormak olmaz diye kendini ayıpladın. Sen tarafından böyle görünmek çok hoşuma gitti. Beni senden daha iyi tanıyan biri var mı emin değilim. Kaç yıl geçti tanıştığımızdan günden bu yana? İnanır mısın hatırlamıyorum tanıştığımız yılı…
Okuduğumuz kitapları birbirimize anlatalım dediğinden bu yana kaç gün geçti? Belki bir kaç hafta dahi geçmiş olabilir… Tezer Özlü’yü okuduğumdan bahsetmiş miydim sana? Onun kitabı önümde şimdi. Bir kaç aydır bir türlü bitiremediğim incecik bir kitap… Çok sıkıcı. Türk Edebiyatının Lirik Prensesi hakkında bunu söylemek istemezdim hatta başka kitaplarını çokta severek okumuştum ama bu kitap öyle değil. Öylesine yazmış bulunduğu kısa yazılar toplanmış bu kitapta. Pek çok yerinde durup, bunu yazarken neyi amaçlıyordu acaba, diye düşünüyorum. Bugün okuduğum bir kesitte kendisi beni cevapladı. Şöyle diyor, “Zaman zaman bir şey yaşarken, olaya dışarıdan bakıp, o olayı yazmak için yaşadığım duygusuna kapılıyorum.” Yani evet, anlıyorum bir yazar olarak gördüğü ve yaşadığı şeyleri kaleme alması gayet normal. Takıldığım nokta şu, gereksiz karakterleri, yersiz betimlemeleri, anlamsız olayları sırf yazmak adına bu kadar şeye maruz kalmasına gerek var mıydı? Çok sevdiğim bir yazar olmasına rağmen pek çok yerde paragraf atladım yahut göz gezdirmekle yetindim. Bu kitabı neden aldım diye sordum bugün otobüste? Erzurum’da kitap fuarı açılmıştı. Soğuk bir gündü ve ağabeyimler haftasonunda bir şeyler yapmak istiyordu. Aslında halim olmadığını, ağrılarım olduğunu ve hiç dışarı çıkasım olmadığını söylesem de dinletemedim. -Sağ olsular o hasta halimle Erzurum’da görmediğim Abdurrahman Gazi Türbesi tek kaldı. Şehrin efsanesine göre de, bir kişi o türbeyi ziyaret etmeden Erzurum’dan ayrılırsa tekrar geri dönmek zorunda kalırmış.- Fuar da dolanırken yalnızca iki kitap aldım. Bir diğeri ise, yine Tezer’in Kalanlar isimli kitabıydı. Fikriye’ye hediye etme niyetiyle almıştım ama onun Erzurum’a geldiği gün ben Samsun’daydım. Bu yüzden ancak yazın sonunda verebildim kendisine. O kitaba bayıldım. Zaten Tezer’i alma sebebim onun lirik tarzda hastalıklarını, babasını, komşularını ve yazmak istediği herhangi bir şeyleri anlatışını okumaktı. Tekrar Eski Bahçe Eski Sevgi kitabına dönecek olursam, bu kitapta çoğunlukla duygularına yer vermemiş olması beni rahatsız eden durumlardan biriydi galiba. Öylece kuru ve anlamsız yazmış. Mesela Palmas çok iyiydi, kurgu ve karakter bakımından ama neden Tezer’den bir iz bırakmamış ki… Yalnızca Hayalet Oğuz’u ve babasını anlatırken Tezer’i gördüm.
Yazarken bu kelime bütünlerinin okuyucuya ulaşacağını düşündü mü acaba? Aslına bakarsan ölümünden sonra kız kardeşi onun bazı defterlerini yayınladığı için bu kitaptaki yazılarının okuyucuya ulaşma ihtimalini yok saymış olabilir. Gerçi bazen okuyucunun ne istediği de belli olmaz. Henüz bir kaç sayfasını okuyamadığım bu kitabı hayranlıkla okuyan birileri vardır elbette.
Tam da bu noktada kendimi bir yazar olarak nitelendirmekten uzak dursam da, yazdıklarımı okuyan birilerinin olması beni en azından blog yazarı olarak tanımlıyor galiba. Aslına bakarsan insanların benim yazılarımı neden okuduklarını çokta anlamlandıramıyorum. Bazen istatistiklere baktığımda haftada en az on kişi hatta bazen yeni paylaşım yapmasam dahi günde en az on okuma oluyor. Tezer’in bu kitabını okumanın anlamsız olduğunu düşünürken benim yazılarımın büyük çoğunluğunun okumanın da anlamsız olduğunu düşünüyorum. Yine de paylaşmaya devam edeceğime emin ol, belki bu yazıyı da paylaşırım.
...Dün gece kitabın son başlığı olan Eski Sevgi'yi okudum. Ölen birinden bahsetmiş, galiba sevgilisi. Eski Sevgi ise Berlin'deki bir mekanın adı. Okurken sana yazdıklarımı düşündüm ve bu yazı o eleştilere kesinlikle dahil değildi. Tezer ruhundan süzdüğü kelimeleri dizmişti... Ve evet, kesinlikle okumalısın Tezer'i. Kalanlar'ı yahut Leyla Erbil'den mektupları okuyarak başlamanı tavsiye ederim..