HastaHane ve Şifa Hane Olmak

Gözlerim gecenin yükünü taşırken, düşüncelerim yorgun bir yolcunun bavulu gibi darmadağınık. Ve bedenim... O zaten uzun zamandır acılar içinde bir savaş meydanı... Yarın sabah erken uyanmalıyım. Uyanmalı ve kahvaltımı yapıp evden çıkmalıyım. Yine ve yine hastahane yollarını adımlayacak olmam ağır geliyor bana. Halbuki çokta abartılacak bir durum yok, her zaman ki ben. Ben, hastalıklarım ve hastahaneler...
Kelimeler, yalnızca birer ses ya da sembollerden ibaret değiller... Onlar, düşüncenin ve algının biçimlenmesidir. İnsanın varlığa dair tasavvuru, kelimelerde kendini gösterir. Galiba bu yüzden, bir mekâna verilen ad, o mekânda olup biteni anlamlandırma çabamızın göstergesidir. 
Hastaneler, adlarından başlayarak bir paradoks taşır. Onlar, hastaların sığınağıdır; adı, hastalığı sabitler. "Hasta hane" demek, orayı bir dert yurdu, bir ıstırap mekânı olarak tanımlamak demek değil mi? Oysa o yer, yalnızca hastalığın yuvası değil, şifanın arandığı bir kapıdır. 
Üstelik mesele Türkçe'den ibaret değil. Hospital, kelimesinin kökeninde bile bir misafirlik anlamı taşır: Hospitalis. Misafiri ağırlamak, onun ihtiyaçlarına cevap vermek... Ancak bu misafirlik, çoğu zaman umutsuzluğun ve acının gölgesinde geçer. Oysa "şifa hane" denildiğini hayal etsenize... O zaman, misafirin orada dertlerini bırakıp huzur bulacağı bir yuvadan bahsederiz. Şifa, umut vaat eder; iyileşmeyi, yeniden doğmayı, hayatın devamını çağrıştırır. Şüphesiz adına "şifa hane" denseydi, mekânın ruhuna bambaşka bir mana yüklenirdi.  
Peki neden "hasta" üzerinden konuşmayı tercih etmişler? Belki de bu, insanın yarasına olan düşkünlüğünden gelir. İnsan, acısını ifade etmeye meyillidir; onunla yüzleşmek ister mi bilemiyorum ama yarasını sergilemek ister. Ama şifa, daha derin bir bilinç gerektirir. Şifa, yalnızca bedeni değil, ruhu da iyileştiren bir harekettir; bireyin kendi içindeki karanlığı yenip ışığa ulaşmasıdır.  
Şifa hane olsaydı eğer, yalnızca fiziksel bir mekândan ibaret kalmaz, aynı zamanda bir düşünce biçimi olurdu. Eğer o mekanlara hasta hane demek yerine şifa hane desek, belki de hastalığa değil, iyileşmeye odaklanırdık. Belki dilimizdeki bu küçük dönüşüm, zihnimizde de büyük bir değişimi tetiklerdi. Şifa hane olsaydı eğer, insanlar tekrar gitmeleri gerektiğinde yaşadıkları acıların travmasını değil, şifanın huzurunu hissederdi belki de. Ve yine şifa hane olsaydı eğer, sevdiklerinin ölümünden sonra ayak basmamaya yemin etmezdi insanlar, şifa yolculuğunun sonuna varıldığının bilincine varırlardı belki de. Şifa hane olsaydı eğer... Belki de tüm bu yolculuk, acının son durağı değil, huzurun ilk adımı olurdu.
Hastahane bir duraksa, şifa hane bir yolculuktur. Hastahane, var olan dertlerin kabullenildiği ve taşındığı bir yerse; şifa hane, bu dertlerin yük olmaktan çıktığı, iyileşmenin başladığı yerdir. Ve kelimeler, sadece söylenen değil, yaşayan varlıklardır.  
Ben ise yarın hastaneye değil şifa haneye gitmek istiyorum. Hasta olarak varlığımı sürdürmek değil, şifa bulmayı diliyorum. 


14.05.24 Erzurum 

Yapıcı yorum ve eleştirilenize bu sayfada her zaman yer var :)

ChatGPT'nin yorumuna göz atmak için linke tıklayınız.